Maria Montessori’nin Hayatı

Maria Montessori’nin Hayatı

50259

Maria Montessori, dünyanın her yerindeki çocukların eğitimine katkısı olmuş bir öncüydü. Çocuk eğitiminde çığır açan bir kadındı. Aynı zamanda İtalya’nın ilk kadın doktoru, üniversite profesörü ve aktif kadın hakları savunucusuydu. Hayatı hep mücadeleyle geçti;

Yaşadığı zamanda Avrupa da kadınların okuması gereksiz görülüyordu.13624626_1140512359321490_1640011347_n

İdealleriyle oğlu arasında seçim yapmak zorunda kaldı.

Mussolini ile çatıştı.

Hitler tarafından çalışmaları yok edildi.

Dünya insanı olmak için ülkesini terk etti.

Yaşamını, adıyla özdeşleşen dünyanın her yerine yayılan Montessori Eğitimi’ ne adadı.

Dünya barışı için çocukların toplumu değiştirebileceğine inandı.

 

211382552610013_02Maria Montessori 31 Ağustos 1870 yılında İtalya’nın doğu sahilinde Ancona şehrinin Chiaravalle kasabasında doğdu. Annesi akademisyen bir aileden gelen zeki ve özgür düşünceli bir kadındı. Babası daha muhafazakar ve yeni kurulan hükümetin bir bakanıydı. Ailesinin tek çocuğuydu.

1882 yılında on iki yaşındayken ailesi Roma’ya taşındı. O devirde İtalyan kızlar iyi eş ve anne olmak için eğitiliyordu. Maria ise fen ve matematikle ilgileniyor ve erkeklerin gittiği okula gidip fen bilimleri eğitimi almak istiyordu. Babası ise öğretmen olmasını istiyordu ve bu isteğine karşı çıktı. Babasıyla çatışmaları o zamanlar başladı. Annesinin desteğiyle sadece erkeklerin gittiği teknik okulda mühendislik okumaya başladı. Bu okulda okurken biyolojiye olan ilgisi tutkuya dönüştü ve tıp okumaya karar verdi. Annesi dışında herkesin karşı çıkmasına rağmen tıp fakültesine başvurdu. 20 yaşındaki Maria okuldaki başarısı ve uzun süren ısrarları sayesinde Roma Üniversitesinde tıp eğitimi alma hakkı kazandı.9524688_f248

O dönemde kadınların üniversiteye gitmesi alışıla gelmiş bir olay değildi. Üniversitedeki profesörlere göre kadınların doktor olmak istemesi sapkınlıktı. Çok az kadın ancak sosyal bilimlerde okuyup öğretmen olabiliyordu. Daha fazlasına izin verilmiyor, gereksiz görülüyordu.

Maria Roma Üniversitesinde tıp eğitimi alacak ilk kadın unvanını aldı ve ülke çapında tıp okuyan ilk kadın oldu.

Üniversitede kadınların daha küçük beyinli oldukları evde oturmaları gerektiği düşünülüyordu. Maria bunun doğru olmadığını göstermek için daha çok çaba harcamak zorunda kalmıştı. Kadın olduğu için derslere babası refakatiyle gidiyordu. Tüm erkekler yerlerini alana kadar amfiye girmesine izin yoktu. Ona kötü davranıyorlardı. Açıkça onu küçümsüyorlar ve hakarete varırcasına aşağılıyorlardı. Kadavra çalışma derslerine alınmıyordu. Saatler sonra morgda tek başına mum ışığında çalışma yapmak zorunda kalıyordu. Çok zorlu bir dönemden geçiyordu.  Her şeye rağmen yaşadıklarına meydan okudu ve 1890 yılında bölümünden mezun olan ilk kadın tıp doktoru oldu.

Kısa zaman sonra muayenehanesi olan, araştırması yayınlanan bir doktor ve asistan oldu.

13624600_1140512205988172_1249385308_nKadınların hakkını savunan aktif liderden biriydi. 26 yaşında etkin olarak diğer kadınlar içinde çalışmalara başladı. 1896’da Berlin ve 1900’de Londra’da iki kadın konferansında İtalya’yı temsil etmek için seçildi ve bu konferanslarda kadınlara iş hayatında eşit ücret- eşit haklar için çağrılar yaptı.

Aynı zamanlarda Roma Üniversitesi psikiyatri bölümünde çalıştı. İşlerinden biri akıl hastanelerini gezmekti. Çok ilkel koşullarda insanlık dışı muamelelere tanıklık etti ve oradaki ortam karşısında dehşete düştü. Acil bir şeyler yapılası gerektiğini düşündü. Özellikle çocuklar üzerine yoğunlaştı. Idiot çocukları büyük insanların koğuşundan ayırarak onlara özel bir bölüm hazırlattı ve kendi ismiyle anılan metodunun ilk tohumlarını burada atmaya başladı. Oradaki çocuklara doğru yaklaşımlarla, potansiyellerini ortaya çıkarabileceğini düşünüyordu.

 

9524881_f496Özel olarak kurulan Scuola Ortofrenica Zihinsel Engelliler Okulun da yönetici olarak Prof. Montesano ile birlikte çalışmaya başladı. Sabahtan akşama kadar onlarla ilgilenip gözlemliyordu. Bu görevi kabul etmesinin en büyük sebebi kendi ortaya attığı teorilerinin gerçekliğini kanıtlamaktı ve öyle de oldu. Unutulmuş, umut kesilmiş ve insandan çok bir eşya gibi davranılan idiot çocukları sevgi, ilgi ve beceri ile eğitti ve bu süre içinde kendi ürettiği materyallerle onlara okuma yazma bile öğretti. Marangozlara gidip onlar için malzemeler yaptırdı, duyularını harekete geçirip zihinlerini farklı çalıştırmaya çalıştı. Çok fazla duyusal malzeme vererek zihinlerini daha iyi çalıştırmayı umuyordu. En 13595461_1140512289321497_1704216443_nson araştırmaları okuyor, bu tür çocuklara yardım etmek istiyordu. Çalışmaları sonuç vermeye başlamış ve okuldaki çocuklar çok büyük gelişmeler gösteriyordu. Bu çocukları, 8 yaşındaki çocukların katıldığı, tüm İtalya’da yapılan bir sınava soktu ve asıl “mucize” burada ortaya çıktı. Montessori tarafından eğitilmiş idiot çocuklar, sadece sınavı geçmekle kalmadı, normal okullarda okuyan normal çocukların birçoğundan daha yüksek puanlar aldı. Bu, “ilk Montessori mucizesi” olarak adlandırılır.“ Bütün zihinsel yetilere sahip olmayan çocukların, bunlara sahip olan çocuklarla aynı başarı düzeyi karşısında dehşete düştü. Bu başarıya İtalyan basını da büyük övgü yağdırdı.

Her şeye sahip olmayan çocuklar bunu başarabiliyorsa, bütün zihinsel yetilere sahip olan çocukların eğitimi nasıl olabilirdi!

Bu dönemde tek oğlu Mario’nun babası olan iş arkadaşı Psikiyatrist Prof. Montesano ile gizli 13598905_1140512245988168_499255248_nilişkisi vardı ve 26 yaşında evlilik dışı hamile kaldı. Evlenmemiş bir anne İtalyan toplumunda çok büyük skandala sebep olurdu. O yüzden evlenmesi gerekiyordu. Fakat evlenirse işini bırakıp evde çocuk büyütmesi gerekecekti. Maria tüm ayıplanmaları göze alarak evlenmedi ve oğlu Mario’yu doğurdu.  Çok acı bir karar alarak Onu bir ailenin yanına yerleştirdi.

Çocukları bu kadar çok seven kadın kendi oğlunun yaşamına uzak bir birey olacaktı.

Ona devamlı ziyaretlerde bulundu fakat büyürken oğluna annesi olduğunu söyleyemedi. Daha sonra Prof. Montesano’ nun birbirlerine verdikleri “birbirimizle evlenemeyeceksek başka kimseyle de evlenmeyeceğiz” sözünü bozup bir başkası ile evlenmesi üzerine çok acı çekti ve buradaki görevinden ayrıldı.

Her şeyi geride bırakıp kendini çocuk eğitimine adayıp, araştırmalarına başladı. Doktorluğa ve Roma Üniversite’sinde ders vermeye devam etti. Antropoloji profesörü oldu. Psikoloji okudu. Çocuk gelişimi üzerine çalışmaya devam etti.

1907 yılında karşısına eğitim teorilerini deneme fırsatı çıktı. Maria Roma’nın en kötü mahallelerinde oturan, okuma yazma bilmeyen asi çocukları denetim altında tutmak için bir projenin başına geçti. Buraya “Casa dei Bambini” (Çocuklar Evi) adını verdi. Bu okul, bir ev projesinin çevresinde oturan asi çocukların inşaata zararını azaltmak için inşaat firması tarafından yapılması planlanmış ve çok küçük bir bütçe ayrılmış bir okuldu. Oysaki bu durum Montessori için yıllarca hazırladığı tohumlarını dikmek için tertemiz bir tarladan başka bir şey değildi. Heyecanla teklifi kabul etti. Böylece onun için çok güç ve yıpratıcı bir dönem başlamış oldu.

What%20is%20Montessori%20First%20School%20Upload%20200

O zamanlar çocukların bilgiyle doldurulması gereken boş kaseler olduğu düşünülüyordu. Bilgi basitçe çocukların içlerine dökülüyor ve çocukların tek yapması gereken öğrenmek için dinlemekti. Fakat Maria çocukların çok farklı şekilde öğrendiklerini gözlemledi. Çocuklar bilgiye anında ulaşıyorlar, tartışıyorlar ve yaratıcıydılar.

Ona göre fırsat verilirse çocuklar tembelliğe değil çalışmaya odaklanmayı tercih ederlerdi.

O,’çocuklar en iyi faaliyet içinde öğrenir’ dedi ve bunu mümkün kılmanın yolunu buldu. Yeni bir çevre yarattı. indiceÇocuklara göre masa sandalye yaptırıp, uygun ortam oluşturdu ve metodunu bilimsel olarak uygulamaya başladı. Maria ürettiği günlük hayattan alınma materyaller, ilgi, alaka ve sevgi ile hem kendi metodunu geliştirdi hem de ikinci bir mucize gerçekleştirdi. Herkesin umudunu kesmiş olduğu bir çocuk grubu kısa zamanda 3-4 yaşında okuyup yazmaya, vahşiliklerin den kurtulup sosyalleşmeye, kendilerini, ailelerini ve çevrelerini güzelleştirmeye başladılar. Çocuklar uğraşmış olmak için uğraşıyorlardı ve görevlerine tam olarak odaklanıyorlardı. Ayrıca Maria çocukların düzene karşı doğuştan gelen ilgilerini fark etti. Çocukların genellikle yetişkinler tarafından kabul edilmeyen saygınlık hissine sahip olduklarını anladı. En çarpıcı olanı organize olmadan okumayı öğrenmeleri olduğunu keşfetti.

Çocuk evini kurduğunda düzenlediği küçük törende Maria Montessori yanındaki arkadaşına şöyle söylemekteydi; “Bugün bu okulun açılışı pek fazla insanın ilgisini çekmiyor ama yakın zamanda çok kişinin ilgisi bu küçük okulda olacak.” Maria Montessori haklı çıktı ve bu okulun büyük başarısı kısa surede tüm dünyada ilgi bulmaya başladı. Parlamenterler, öğretmenler, ebeveynler, doktorlar ve din adamları mucizeyi kendi gözleriyle görmek için okula gelip ziyaret etmeye başladı.

Maria-Montessori2_cropped1909 yılında ‘The Montessori Method’ adlı ilk kitabı yayınlandı. Tüm Batı Avrupa’da, ABD, Hindistan, Japonya, Çin, Avustralya ve Güney Amerika’da Montessori okulları ve dernekleri kuruldu. Amerika’da Anaokulları Magazini Dergisi’nde Montessori metodunun doğruluğunu kanıtlayan makale yazıldı. Henry Holmas, G. Stanley Hall, Maria Montesori’nin kitabını İngilizceye çevirmek istedi. Arjantin, Avustralya, St. Petersburg’da ilk Montessori sınıfları açıldı.

Montessori, eğitmenleri eğitmek için eğitim merkezi açtı. Bu eğitimde devrimin başlangıcıydı ve yine akademik dünyanın gündemine oturdu.

 

1912 yılında annesi vefat etti. O günden sonra 20 yıldan fazla hiç çıkarmayacağı siyah yas giysilerine büründü. Oğlu Mario, Maria Montessori’ nin O’nun annesi olduğunu öğrendi ve oğluyla olan ayrılığı sona erdi. Montessori oğlunu “yeğeni ve sekreteri” olarak, çıktığı tüm seyahatlerde yanına aldı, ölümüne kadar onunla birlikte yaşadı.

Yaşadığı zamanda evlenmemiş, çocuğu olan bir kadın olarak sıra dışı bir insan oldu.

42 yaşında 1912 yılında kitabı The Montessori Method İngilizceye çevrildi. Dünya fenomeni haline geldi. Dünyanın her yerinde insanlar ondan ve eğitim sistemlerinden bahsediyordu. İngiltere’de ilk Montessori Okulu açıldı. Hindistan ve Japonya gibi uzak ülkelerde dahi insanlar Montessori sistemine geçiyorlardı. Maria konuşma yapmak ve bilgi aktarmak için tüm Avrupa’ yı dolaştı. Bu süre zarfında Avrupa’da “kişisel eğitim” adı altında birçok Montessori Okulu açıldı. 1913 yılında Amerika‘ da 100’ ün üzerinde Montessori Okulu vardı. Bunlardan biri Beyaz Saray’ ın bodrum katındaydı.

1914 yılında bütün Avrupa da savaş başladı. Bu korkunç yıkım Maria’ yı eğitimle barış severlik arasında bir bağlantı olduğuna iyice ikna etmişti.

 

“Savaşların içinde en insanlık dışı olanının ortasında barış ve insanlık için çalışıyoruz. Şu anda gözlerimizi gelecekte dünyanın bütün umutlarını bağladığı o küçük çocuğa çeviriyoruz.”                                                                                                                                                                    Marıa Montessori

 

Daha sonra Londra’ da Gandi ile tanıştı. Ona ‘Size çocukların selamlarını getirdim’ dedi. Gandi Montessori eğitiminin felsefesi ile çok fazla ilgileniyordu. Bu yöntemi Hindistan’da ki sefalet içinde yaşayan çocukların kurtuluşu olarak görüyordu.

1933 yılında Hitler iktidara geldi ve Almanya’da ki tüm Montessori Okulları’ nı kapattırdı ve kitaplarını yaktırdı.

imagesSD7SPRU0Almanya, Hollanda, İspanya, Fransa ve Avusturya arasında çeşitli seyahatler yaptı. 1934 yılında Mussolini faşizmine muhalefetten dolayı İtalya’dan ayrılmaya zorlandı ve Barselona’ya gitmek zorunda kaldı. 1936 yılında İspanyol iç savaşı çıkınca bir İngiliz Kruvazörü tarafından kurtarıldı ve aynı yıl içinde evini Hollanda Laden’e taşıdı. 1938 yılında Hollanda Laden’de Montessori Öğretmen Eğitim Merkezini açtı. 1939 yılında ise savaş artık tüm Avrupa’ya yayılmıştı. Bunun üzerine oğluyla birlikte Hindistan’ a gitme kararı aldı. Hindistan’da Londra’da olduğu gibi öğretmen eğitimi hakkında bir dizi ders verdi. 300 kadar öğrencisi bulunuyordu. Eğitimlerde oğlu çevirmenliğini yapıyordu. Burada Hint kültürünü kucaklamış, siyah yas giysilerini çıkarmıştı.

Fakat Hindistan’ a gelişlerinden 10 ay sonra, Avrupa’ da ki olaylar yaşamlarını bir kez daha sekteye uğrattı. 1940 yılında Mussolini İtalya’ yı Almanya’ nın yanında savaşa soktu ve Britanya toprağında bulunan İtalyan uyruklu yabancılar olarak Maria ve Mario düşman uyruklu yabancılar olmuştu. Maria kısa süre ev hapsinde tutuldu. Ama Mario çalışma kampına götürüldü. Maria, Hindistan’ da 7 yıl kalmasına rağmen yine de atıl durmadı. Seyahat etmesine izin verdiler ve zamanını Montessori eğitimini kurmakla geçirdi. 1000 den fazla eğitmen eğitti.

Britanya Hükümeti tarafından 70. doğum gününde hediye olarak oğlu Mario özgür bırakıldı. Ardından savaşın sona ermesiyle eve dönmek istedi ve 1946 yılında savaş yüzünden harap olan Avrupa’ ya geri döndüler. Artık gelecekteki dünya barışının ancak çocukların eğitimiyle sağlanabileceğine her zamankinden daha çok inanıyordu.

 

“Çalışmalarımın başlaması 40 yıl olmasına rağmen çocukluk hala bana tükenmeyen bir ilham kaynağı olarak görünüyor. Çocukluk bana insanlığın tek olduğunu gösterdi.”                                                                                                                                                                                         Maria Montessori

 

MariaAndMarioYokluğunda çalışmalarının çoğu unutulmuştu. 75 yaşında kendini Avrupa’ da Montessori Okulları’ nı tekrar kurmaya adadı. Bir kez daha değer bilen insanlara ulaşmak için Avrupa’da konuşmalar yaptı. Montessori metodu tekrar yeşermeye başladı.

Yaşamının son yıllarında Maria’ nın Amsterdam’ da ki evi dünya çapındaki Montessori hareketinin merkezi oldu. Başarıları tüm dünyada övgüler aldı. Pek çok dünya lideri onu onaylanmayı hak eden teorilere sahip entelektüel dev olarak gördü. Dünya barışı için çalışmaya devam etti. 1949 yılında Birleşmiş Milletler temsilcilerine şöyle hitap etti.marie-montessori

 

“Çocuklar çocukluklarının ilk döneminden itibaren çevrelerindeki insanları dünyayı keşfetmek için bir yardım kaynağı olarak görmeye alıştırılırlarsa, farklı ırklardan veya dinlerden gelen insanlara ürkek yada düşmanca tavırlar takınmaya yönelmezler.”                                                                                            Marıa Montessori

 

1949-1950-1951 yıllarında barış adına yaptığı çalışmalar nedeniyle Nobel Barış Ödülü’ne aday gösterildi.

Maria Montessori41952 yılında Noordwijk Zee de Dutch sahilindeki bir köyde arkadaşlarının sahip olduğu bir evin bahçesinde oğlu ve şef asistanı Mario ile Afrika’ya gidip gitmemeyi görüşüyorlardı. 80 yaşında olduğundan dolayı seyahat için oldukça güçsüz olduğunu, bir başkasının onun yerine gidebileceğini ve konferans verebileceğini söyledi ve aradan bir saat geçince beyin kanaması geçirerek, çok sevdiği dünya yıldızına gözlerini kapadı. Her zaman öldüğü yere gömülmek isteyen dünya vatandaşı, Hollanda’da Noordwijk Katolik Mezarlığına defnedildi.

 

“Bana bakmayın benim gösterdiğim yere bakın.”                                                                                                                                                    Marıa Montessori

Maria Montessori Belgeselini izlemek için tıklayın..

Facebook Comments

You may also like